"Ben"
- Atıf Büyüksoy
- 25 Ara 2016
- 2 dakikada okunur

Krishnamurti’nin 1982 yılındaki söyleşilerinden çok ufak bir bölümü... Tam 34 yıl önce paylaşılmış, bir çok değerli konudan sadece bir kısmı... Bugün okuduğunuzda, eskiden neler yaşanıyormuş mu diyorsunuz ya da 34 yıldır ilacının piyasaya hala sürülmediğini mi sorguluyorsunuz?
Ben yok mu ben!
Alkışlanmak isteyen ben...
Ünlü olmak isteyen ben...
Zengin olmak isteyen ben...
Gıybet eden ben...
Eleştirilince kızan ben...
Hep övüleyim isteyen ben...
“Düşmanı gördüm; düşman benmişim!”
Krishnamurti’yi okumanızı tavsiye ederim. Her bilgi değerli, özellikle o yıllarda söyledikleri...
“ Binlerce yıldır çelişkilerle, itaatle, sürü bilinciyle, taklit ederek, tekrar ederek yaşadık. Zihinlerimiz olağanüstü bir biçimde köreldi. Başkalarının söylediklerini tekrarlayan, ne söyleyip ne söylemediklerini tartışan, ikinci el insanlar haline geldik. Kendi davranışlarımızdan öğrenme kapasitemizi ve enerjimizi yitirdik.
Çoğumuz zihnimizin derinliklerinde korkularla doluyuz; gelecek korkusu, geçmiş korkusu, anın korkusu, ölüm korkusu vb. Korku bir çok dalları olan kocaman bir ağaç gibidir. Yalnızca dalları kesmek yetmez, korkunun köküne inmelisiniz.
Korkunun nedenlerinden biri kıyaslamadır; kendinizi bir başkası ile kıyaslama.. Kendinizi ne olduğunuz ile ne olmanız gerektiği arasında kıyaslarsınız. Kıyaslamanın amacı taklit etmek ve uyum sağlamaktır. Kültürümüz ve eğitim sistemimiz sürekli olarak bizi bir şey olmaya yönlendiriyor. Fakir insan zengin olmak istiyor, zengin insan daha fazla güç sahibi olmayı istiyor.
Özgürlük, adalet ve iyilik, bu üç şey, insanlığın uygarlık tarihi boyunca peşinden koştuğu ama çözümünü bulamadığı üç soru! – özellikle “adalet”... Kimi zeki, kimi değil; kimi güçlü kimi değil; kimi dünyayı dolaşarak önemli insanlar ile tanışıyor, kimi küçük bir kasabanın küçük bir odasında ömür boyu çalışıyor. Adalet nerede ? Kimi başbakan, kimi uluslararası bir şirketin başı oluyor; kimi ömür boyu bir işçi olarak kalıyor. Dünyadaki dışsal eşitlik çabaları adaleti getirecek mi ? Ya da Adalet bunlardan başka bir yerde mi ?
Adalet bütün olmak, entegre olmak, parçalanmamış olmak, onurlu olmak anlamına gelir. Bu da ancak kıyaslamanın olmadığı yerde mümkündür. Ama daima kıyaslıyoruz. Daha iyi ev, daha iyi araba, daha iyi konum, daha fazla güç vb. Kıyas bir ölçüm. Ölçümün olduğu yerde adalet olmaz. Taklidin, biçimciliğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayıldığı yerde adalet olamaz.”
İlaç ne biliyor musunuz!
“Farkında olmak”
“Farkındalığın olduğu yerde tepki olmaz”
... Çoğumuz farkındalığın üzerinde çalışılması gereken gizemli bir şey olduğunu ve her gün farkındalık hakkında konuşmak için bir araya gelinmesi gerektiğini düşünürüz. Bu yolla asla farkındalığa varamazsınız. Bir yolun kavisi, bir ağacın formu, başka birinin giysilerinin rengi, dağların mavi gökyüzüyle uyumu, bir çiçeğin zarafeti, yoldan geçen birinin yüzündeki acı, umursamazlık, haset, başkalarının kıskançlıkları, dünyanın güzelliği gibi dış unsurların farkındaysan, ve tüm bu dış unsurları yargılamadan, seçim yapmadan görebiliyorsan, işte o zaman iç farkındalığın akıntısıyla aynı yönde gidiyorsun demektir. Bu durumda kendi tepkilerinin, dar kafalılığının ve kıskançlıklarının da farkında varacaksın. Dış farkındalıktan içtekine varacaksın, ama, dıştakinden habersizsen büyük ihtimal iç farkındalığa da ulaşamazsın.
Zihnin ve bedeninin her eyleminin içten farkındaysan, düşüncelerinin bilinçli ya da bilinçsiz, gizli ve apaçık duygularının farkındaysan, işte o zaman bu farkındalıktan, zihninin toparlayıp yönlendirmediği bir berraklık doğar. Bu berraklık olmadan istediğin kadar uğraş, yeri göğü, derinlikleri araştır, yine de neyin gerçek olduğunu asla bulamazsın.
Comments